'It Follows', David Robert Mitchell tarafından yönetilen ve genç izleyicilerin korku algısını derinden etkileyen bir film. Hikaye, bir büyüme çağındaki genç kızın, cinsel bir deneyimin ardından onu takip eden doğaüstü bir varlıkla başa çıkma mücadelesini anlatır. Film, 1980'lerin dönemine ait estetik ve müzikal unsurlarla doludur, korku sinemasında yenilikçi bir bakış açısı sunar. Farklı bir anlatım tarzı benimseyen bu yapım, izleyiciyi sürekli bir kaygı içinde tutar ve düşünmeye sevk eder. Yeni nesil korku sinemasının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen bu film, izleyicilere sıradan korku ögelerinin ötesine geçme fırsatı sunar.
Maika Monroe, Jay karakteriyle filmde genç ve cesur bir kadını canlandırır. Monroe, oyunculuğu ile Jay'in tuhaflaşan yaşamını etkileyici bir şekilde yansıtır. Filmdeki diğer önemli karakterlerden biri olan Keir Gilchrist, Jay'in yakın arkadaşı Paul'u oynar. Gilchrist, bu rolüyle adeta kenarda duran bir koruyucuyu canlandırırken, karakterinin ruh halini başarıyla aktarır. Filmde ayrıca Lily Sixty, Olivia Luccardi ve Jake Weary gibi yetenekli genç oyuncular da yer alır. Her biri, varoluşsal korkuların ve tehditlerin işlenişinde önemli birer parça haline gelir ve izleyicinin bu karmaşık duygusal yolculuğun bir parçası olmasını sağlar.
'It Follows' filmi, cinsellik ve onun getirdiği duygusal ve fiziksel yükler üzerine derinlemesine bir bakış sunar. Filmin ana fikri, gençlik çağındaki tecrübelerin ve kararların sonuçları üzerinedir. Özellikle cinsellik ve sorumluluk kavramlarının irdelendiği film, genç bireylerin hayatları üzerindeki etkilerini çarpıcı bir dille işler. Gerilimi, sürekli bir tehditin varlığıyla artırırken, aynı zamanda toplumsal normlar ve gençlerin karşılaştığı baskılar hakkında düşündürür. Bu noktada, film modern toplumun korkularını ve kaygılarını simgelerken izleyicilere de kendi yaşamları üzerine düşünme fırsatı verir.
'It Follows', etkileyici sinematografi ile dikkat çeker. Filmde, sürekli hareket eden kamera ve dikkat çekici açılarla rahatsız edici bir atmosfer oluşturulur. Sahne geçişleri ve ışık kullanımı, izleyiciyi belirsizlik içinde tutarak temel korku duygularını tetikler. Özellikle geniş açı görüntüleri ve sokakların ıssızlığı, filmin gerilim düzeyini artırır. Müzik ise atmosferi zenginleştirirken, neredeyse psikolojik bir baskı oluşturur.